İlham veren hikâyeleriyle 6 bilim kadınını bulabileceğiniz bu yazıda her yaştan kadın için rol modeli olacak isimleri yakından tanıyabilirsiniz.
Tarihe ve insanlığın gelişimine yön veren pek çok bilim kadını vardır. Tıptan astronomiye, sosyolojiden kimyaya kadar farklı alanlarda ve disiplinlerde çalışmalara imza atan bilim kadınları günümüzde kadınlar için ilham kaynağı olmayı sürdürür. Tarih boyunca erkek egemen anlayışa karşı çeşitli düzeylerde mücadeleler veren kadınlar, hayatın her alanında olduğu gibi bilim anlamında da güçlü bir varlık gösterir. Pek çok önemli buluşun altında imzası olan kadın bilim insanları hem akılcılığın ve bilimin gelişmesine katkı sunar hem de tabuların yıkılmasını sağlar.
Safiye Ali: İlk Türk Bilim Kadını
Türkiye’de kadınlara seçme ve seçilme hakkının Cumhuriyet döneminde, 1934 yılında tanınmış olması sebebiyle kadınların bu dönemden itibaren eşit bireyler olarak hayata katılmaya başlayabildikleri genel olarak kabul gören bir gerçek. Bununla birlikte Anadolu topraklarında kadınların özgür bireyler olarak kendilerini ifade etmesinin ve bunun mücadelesini vermesinin çok daha eski bir geçmişi var. Türkiye’de bilimsel alanda faaliyette bulunan ilk kadınlardan biri Safiye Ali’dir. Almanya’da eğitim gören Safiye Ali, ilk Türk kadın hekim olarak tarihe geçer. Tıp öğrenimini Türkiye’de tamamlayan Müfide Küley ve Hatice Bodur ise hekim olmak için verdikleri ciddi emekle tarihe geçen ilk Türk kadın hekimleri arasında yer alan diğer isimlerdir.
Türkan Saylan: Kardelenlerin Öncüsü
Türk bilim kadınları dendiğinde ilk akla gelen isimlerden biri de şüphesiz ki Türkan Saylan’dır. Cüzzam hastalığını bitiren hekim olarak tanınan Saylan, cüzzama karşı mücadelesi ve başarılarıyla Uluslararası Lepra Birliği’nin kurucu üyeleri arasında yer alırken Avrupa Dermato-Veneroloji Akademisi’nin ve Uluslararası Lepra Derneği’nin de üyesi olmuştur. Tıp dışında büyük azimle çalışmalar yürüttüğü bir diğer alan ise eğitimdir. Özellikle Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği çatısı altında kız çocuklarının eğitimine büyük katkı sunan Saylan, eğitim alanındaki çalışmalarıyla büyük prestije sahip olan Uluslararası Gandhi Ödülü’ne de layık görülmüştür. Mücadeleci kimliğiyle Türk kadınlarına örnek olan Türkan Saylan hem bilimsel hem de toplumsal alanda derin izler bırakan bir isim olmayı başarmıştır.
Halide Edip Adıvar: Türk Edebiyatında Bir Öncü
Toplumsal bilimler alanında önemli çalışmaları olan Türk kadın bilim insanları arasındaki bir diğer isimse Halide Edip Adıvar. Yazdığı romanlarla aşk ve kadın psikolojisinin yanı sıra milliyetçilik konusuna da eğilen Adıvar, Türk edebiyatının yeni yatağını bulmasında ve gerçekçi edebiyat akımının doğmasında önemli roller oynamış bir aydın olarak öne çıkar. Siyasi arenada de faaliyetleri olan Adıvar, ölümüne kadar akademisyen kimliğiyle bilime katkı yapmayı sürdürmüştür.
Afet İnan: Bir Cumhuriyet Kadını
Cumhuriyet’in eşit yurttaş tasavvurunun gereği olan eğitimli kadınların öncülerinden olan, Mustafa Kemal Atatürk’ün manevi kızı Afet İnan, özellikle Cumhuriyet’in tarih anlayışının şekillenmesine sunduğu katkılarla öne çıkar. Türk Tarih Kurumu’nun kuruluş çalışmalarına da katılmış olan ve kuruma uzun yıllar ikinci başkanlık yapan Afet İnan, Türkiye’de sosyal bilimlerin ve özellikle tarihçiliğin gelişmesine sunduğu katkıyı hayatının sonuna değin sürdürür. Teknolojinin gelişmesi ve bilimsel bilginin ilerleyişiyle bilim alanında pek çok yeni çalışma yapılırken kadınlar da bu çalışmaların içerisinde önemli roller oynamaya devam eder. Türk bilim kadınları da dünya çapındaki çalışmalarıyla bilime önemli katkılar sunmayı sürdürür.
Marie Curie: Nobel Kazanan İlk Kadın Mucit
Dünya bilim tarihindeki kadınlar incelendiğinde ilk akla gelen isimlerden biri Marie Curie olur hiç şüphesiz. Polonya asıllı olan kimyager ve fizikçi Marie Curie ya da ilk adıyla Maria Salomea Skłodowska, tarihte Nobel ödülü alan ilk kadın olarak son derece özel bir yer edinir. Radyoaktivite üzerine çalışmalarıyla iki farklı dalda Nobel kazanan Curie, tarihte Nobel alan ilk kadın olmanın yanı sıra söz konusu ödülü iki kere kazanan ilk insan olarak da tarihe geçer. Kadın mucitler arasında son derece özel bir yeri olan Marie Curie, erkek egemen bir toplum yapısında inatla ve mücadeleyle yol açan, ilham veren bir şahsiyet olarak büyük bir üne kavuşur. Bilimsel çalışmalarını sürdürürken evlenen ve çocuk sahibi olan Curie hem özel yaşamını hem de bilimsel faaliyetlerini başarıyla sürdürmüştür.
Radyoaktivite üzerine çalışmalar yapan Curie, radyoaktif ışınların kimyasal birleşmelerden değil, atomların farklı özelliklerinden kaynaklandığına dair ilk buluşunu çok geçmeden gerçekleştirir. Bu önemli keşfin Fransız Bilim Akademisi’ne sunulması büyük önem taşır. Fakat ortada bir sorun vardır: Marie Curie veya başka bir kadının Akademi’ye üye olması mümkün değildir. Hatta bırakın üye olmayı, bir kadının Fransız Bilim Akademisi’nde sunum yapması bile söz konusu olamaz. Bu sebeple bu keşif, Curie’nin daha önceden tanışmış olduğu ve bilgisine sık sık başvurduğu ünlü bilim insanı Antoine Henri Becquerel tarafından Akademi’ye sunulur.
Çalışmalarını sürdüren Marie Curie, uranyumdan 900 kat daha güçlü bir element olan radyumu bularak bilimin ve tarihin akışını değiştirecek bir buluşa imza atar. Fiziğin mekanik ilkelerini temelden değiştirecek bir buluşa imza atmış olan Curie, atom çekirdeğinin enerjisinin ortaya çıkmasıyla kimya biliminde de yeni bir devrim başlatır. “Radyoaktif” terimine bu ismi veren bilim insanı olarak tarihe geçen Curie, büyük bilimsel buluşlar yaparken, erkek egemen toplum yapısının baskılarıyla da sürekli bir mücadele hâlinde olur. Yaşadığı zorluklar karşısında yılmayan ve adını bilim tarihine altın harflerle yazdıran Curie, dünya kadınları için son derece özel bir rol modeli olur. Aşkla bağlı olduğu bilimsel çalışmalar için hayatı boyunca haşır neşir olduğu radyoaktif elementler bir noktada sonunu hazırlar ve Marie Curie kansere yakalanarak hayatını kaybeder. Albert Einstein, Marie Curie için o zamana kadar dünyada bu kadar ünlü olmasına rağmen şöhretin bozamadığı tek insan olduğu yorumunu yapmıştır.
Ada Lovelace: Bilgisayar Programcılığının Öncüsü
Ünlü İngiliz şair Lord Byron’ın kızı Ada Lovelace, bilgisayar programcılığına öncülük ederek tarihe geçen bir bilim insanı olur. 19. yüzyılda bütün dünyada kadınların bilimsel çalışmalara veya tartışmalara katılması hoş karşılanmaz. Bu sebeple, tıpkı Marie Curie gibi Ada Lovelace de erkek egemen toplum anlayışının baskılarıyla mücadele etmek zorunda kaldığı bir hayat yaşar. Lovelace’in 1842 senesinde Profesör Charles Babbage’ın yönlendirmesiyle yazdığı makale, ilk bilgisayar programı olarak kabul edilir. Günümüzde çok daha farklı bir gelişmişlik düzeyine ulaşan bilgisayar teknolojisinin temellerini atan Lovelace, bilim tarihine geçer. İlham verici çalışmasıyla tarihe geçen Lovelace’in adı ABD Savunma Bakanlığı için tasarlanan bilgisayar dili Ada’ya da esin olur. 2012 yılında ise Google, Ada Lovelace’e bir Doodle ithaf eder. Doodle’da Lovelace, bilgisayarın evrimleşme sürecini gösteren bir formül üzerine çalışırken resmedilir.
Bilimsel bilgi insanlığın ilerlemesindeki en büyük itici güçtür. Hayatın her alanında olduğu gibi bilim alanında da eşit bir şekilde varlığını ortaya koyan kadınlar hem insanlığın hem de kadın haklarının gelişimine sundukları katkıyla çok önemli roller oynarlar. Bilimsel çalışmanın erkeklerin tekelinde olmadığını net bir şekilde ispat eden bilim kadınları, günümüzde her yaştan kadına ilham olmayı sürdürür.